Memleket benim için öncelikle Meinerzhagen orada doğdum ve çocukluğum orada geçti. Dortmund'da benim için memleket haline geldi. Kariyerimden sonrada burada(Dortmund) yaşayacağımdan eminim. Bu şehir 12 yaşımdan beri benim bir parçam. Futbol açısından bakarsak Dortmund zaten benim evim oldu. En iyi performansımı göstermem için kendimi %100 iyi hissetmem ve bana değer verildiğini bilmem gerekiyor. Aynı BVB'deki gibi.
Türk milli takımıda benim için memleket anlamına geliyor. 10 seneden beri oraya aitim. Oranın bir üyesiyim. Türk federasyonundan 14 yaşımda davet aldım, tabiki Alman federasyonundanda ama benim Türkiye için oynayacağım hep belliydi. Milli takım tutku işidir, ticari değildir. Milli takım seçimini önce A'da deneyeyim olmazsa B'de oynarım diye yapan oyunculara zaten gerek yok..
Türkiye futbol açısından yüksek potansiyele sahip, 80 milyon nüfusa sahibiz. Çocuklar futbol manyağı.. Almanyada nekadar yüksek yeteneğe sahip Türk oyuncular olduğunu görüyoruz. Türkiye'de federasyonumuzun finansal açıdan çok güçlü sponsorları var. O zaman hedefimizin en iyi Türk takımlarının Avrupa kupalarında her sene gidebildiği kadar gitmesi olmalı ve Türkiyenin, bizim Milli takımımızın hiç bir turnuvada eksik olmaması gerekir. Buna ulaşabilmemiz için ülkede altyapı desteğini daha profesyönelleştirmemiz gerekiyor. Alman federasyonu bunun mümkün olduğunu 2000 Avrupa şampiyonası sonrası kurduğu temeller ile gösterdi.
Ben Türkiye ve Türk futbolu için neyin iyi olduğu hakkındaki düşüncelerimi söyleyeceğim. Kendimi kısıtlamayacağım. Çünkü ben Türkiyenin hep dünya kariyerine başlayabilecek futbol yetenekleri çıkarmasını istiyorum. Bence benim gibi oyuncuların, Halil, Hamit gibilerin bu tartışmalarda olması gerekir. Çünkü bizim çok fazla tecrübemiz var.
Şu sıralarda bizim düşüncelerimizin kabullenildiğine dair bir hissim var. Açık konuşmak gerekirse Türk basınında 1,5 yıl önceye kadar bir düşünce vardı: Milli takımda yırtık mı var? Lejyonerler ve Türk liginde oynayanlar ama bu durum ortadan kalktı.
Ben dindar bir Müslümanım. Benim için İslam'ın kurallarına göre yaşamak önemli ama diğer dinlere karşıda hoşgörülüyüm. Takım(BVB) içinde de bazen bu konuyu tartışıyoruz. Farklı düşüncelere sahibiz.. Sorun değil. Benim için din ayrıştıran bir şey değil. Tam tersine birleştirici bir durum. Ben inancımı kamera önünde yaşama taraftarı değilim. Kamera önünde namaz kılmam gerekmiyor, bunu kendim için yapıyorum.. Namaz kılmak gibi şeylerin daha sakin yerlerde olması gerek. Belki soyunma odasında.. Tüm dünyanın yanınızda olması gerekmez.
Karakterimi %60 Alman %40 Türk olarak düşünüyorum. Hedefe odaklıyım, disiplinliyim, hırslıyım, duygusalım ama kontrollüyüm. Belkide iki kültürün en iyi özelliklerini alıp bunlardan birşey çıkardım. Bunlar olmasaydı Nuri Şahin olamayacağımı biliyorum. Ama yinede biri bana Alman mısın Türk müsün? diye sorarsa cevabım belli: Ben Türk'üm derim..
Tabiki kariyerim bittiğinde Türk futbolunda rol oynamayı sorumluluk almayı hayal ediyorum. Kibirli olmak istemiyorum ama yaşadıklarım ve yaşayacaklarım sonunda Türk futbolunu profesyönelleştirebileceğimi düşünüyorum. Eğer Türk futbol federasyonu benimle çalışmak isterse kesinlikle karşı çıkmayacağım.
BVB Türkiye ekibinin WAZ RevierSport dergisindeki Nuri Şahin röportajının çevirisidir. Lütfen izinsiz kullanmayınız..
Mail: bvbturkiye@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder