Almanya'da doksanlı
yıllarda fırtına gibi esen bir Borussia Dortmund vardı. Altyapı
oyuncularının katkısı ile 1995 ve 96 yıllarında Almanya
şampiyonluğu kazanılmış, hatta 1997 yılında çok büyük bir
başarıya imza atılarak sportif açıdan en büyük rakibi
Bayern'in şehri olan Münih'deki finalde Şampiyonlar Ligi kupası
kaldırılmıştı. Final maçında 17 yaşında olan Ricken golü
atmış, altyapıya verilen destek böylece taçlandırılmıştı.
Fakat bu andan sonra BVB'de işler değişti. Birden pahalı transferler yapan, durmadan yıldız oyuncu arayışlarında olan bir kulüp haline geldiler. Son olarak 2002'de gelen şampiyonluktan sonra Şampiyonlar Liginden geri gelmesini bekledikleri paraları harcadılar fakat bu düşünceleri sonuç vermeyince kulüp çöküş dönemine girmekten kurtulamadı.Borç 120 milyon €'ya yaklaşmış,kulüp hisseleri borsaya açılmış ve hatta stadyum satılmıştı..
2005 yılında iflas bayrağı çekildi. Başkan Niebaum kulüpten tamamen elini çekti.Yeni CEO Hans-Joachim Watzke bugünkü BVB başarısını yakalamak için Borussia Dortmund'un başına geldi. Watzke gelir gelmez küçülme ve özkaynaklara dönme kararı aldı. Dortmund halkıda buna hemen uyum sağladı; şehirlerinin takımı BVB için ''Wir sind Borussia'' ('Biz Borussia'yız') kampanyasını başlattılar. Sarı-Siyah boyalı şehir 'Biz Borussia'yız' dedi. Şehirdeki her kişi, devlet daireleri ve esnaf, takımları için elini taşın altına soktular.Yönetim de bu desteğe uygun hamleler yapıyordu. Sermaye arttırımı, oyuncu giderlerinin düzenlenmesi ve stadın yarısının geri alınması kulübe nefes aldırmaya başlamıştı. Zor süreçte Sex-Shop firmasından gelen sponsorluk teklifi kabul edilmedi, ezeli rakipleri Bayern Münih'den gelen yardım teklifi reddedildi (Bayern Münih'in başkanı Uli Hoeneß kişisel olarak kulüp hissesini satın aldı). İyi ödemeli krediler çekiliyor ama bu paralar transfere harcanmıyordu. Çünkü kulübün öncelikleri vardı. Hal böyle olunca tekrar BVB akademisi devreye girmiş, genç oyuncular gelmeye başlamıştı. Bunların ilk örneği olan Nuri Şahin, A takımına yükseldi. Bundesliga'nın o tarihte oynayan en genç oyuncusu Nuri Şahin olmuştu.
Fakat bu andan sonra BVB'de işler değişti. Birden pahalı transferler yapan, durmadan yıldız oyuncu arayışlarında olan bir kulüp haline geldiler. Son olarak 2002'de gelen şampiyonluktan sonra Şampiyonlar Liginden geri gelmesini bekledikleri paraları harcadılar fakat bu düşünceleri sonuç vermeyince kulüp çöküş dönemine girmekten kurtulamadı.Borç 120 milyon €'ya yaklaşmış,kulüp hisseleri borsaya açılmış ve hatta stadyum satılmıştı..
2005 yılında iflas bayrağı çekildi. Başkan Niebaum kulüpten tamamen elini çekti.Yeni CEO Hans-Joachim Watzke bugünkü BVB başarısını yakalamak için Borussia Dortmund'un başına geldi. Watzke gelir gelmez küçülme ve özkaynaklara dönme kararı aldı. Dortmund halkıda buna hemen uyum sağladı; şehirlerinin takımı BVB için ''Wir sind Borussia'' ('Biz Borussia'yız') kampanyasını başlattılar. Sarı-Siyah boyalı şehir 'Biz Borussia'yız' dedi. Şehirdeki her kişi, devlet daireleri ve esnaf, takımları için elini taşın altına soktular.Yönetim de bu desteğe uygun hamleler yapıyordu. Sermaye arttırımı, oyuncu giderlerinin düzenlenmesi ve stadın yarısının geri alınması kulübe nefes aldırmaya başlamıştı. Zor süreçte Sex-Shop firmasından gelen sponsorluk teklifi kabul edilmedi, ezeli rakipleri Bayern Münih'den gelen yardım teklifi reddedildi (Bayern Münih'in başkanı Uli Hoeneß kişisel olarak kulüp hissesini satın aldı). İyi ödemeli krediler çekiliyor ama bu paralar transfere harcanmıyordu. Çünkü kulübün öncelikleri vardı. Hal böyle olunca tekrar BVB akademisi devreye girmiş, genç oyuncular gelmeye başlamıştı. Bunların ilk örneği olan Nuri Şahin, A takımına yükseldi. Bundesliga'nın o tarihte oynayan en genç oyuncusu Nuri Şahin olmuştu.
Tabi her şey dört
dörtlük değildi. Takım başarısız sonuçlar alıyordu. Ligde
iki kez 7.,bir kez 9. hatta 2007/08 sezonunda 13. olunmuştu. Fakat
bu çokta önemli değildi taraftar bu zor dönemde takıma asla
sırtını dönmedi. BVB maddi açıdan düzlüğe çıkıyordu.
Stadyumlarının tamamını geri almışlar, stadyum, forma
sponsorları ile iyi imzalar atmışlardı. Bu süreçte her zaman
onların yanında olan taraftarı sömürmeyi düşünmediler. Hâlâ
190-200 € civarında kombine satıyorlar (geçen sezon 80.400
seyirci ortalaması yakalayarak Almanya rekorunu kırdılar busezonda
yeni rekor yolda..).
Artık pasta hazırdı. Pastanın çileği ülkemizdeki anlayıştan farklı oldu. Çok tanınmış bir ünlü pahalı bir isin yerine genç oyuncular ve taraftarla arası iyi olan Mainz 05'den Jürgen Klopp ile anlaşıldı. Sportif direktörlüğe ise Michael Zorc getirilmişti. Klopp kendi yetiştirdiği ve dışarıdan tanıdığı genç oyuncuları takıma aldırdı. BVB akademisinden isimlerde gelmeye başladı. Japonya'dan 350.000 €'ya Kagawa getirilip,takımın merkezine yerleştirildi. Taraftar desteği, iyi yönetim ve doğru hoca ile rüya zamanlar 2010/11 sezonunda başladı. Şampiyonluk kupası yeniden Dortmund'a gelmişti. Dortmund için daha iyisi olamaz diye düşünülürken, daha iyisi de oluyordu. 2011/12 sezonunda ardarda ikinci şampiyonluk, rekor puan ile kazanılıyor, bunun yanında Almanya kupası finalinde Bayern Münih 5-2'lik galibiyetle devrilip,çifte kupa zaferi yaşanıyordu.
Şu son 7-8 yılda BVB, endüstriyel futbol kölesi olmadan, taraftarı sömürmeden doğru hamleler ile nasıl başarının yakalanacağını tüm dünyaya gösterdi. Borussia Dortmund'un eskiden de çok seveni vardı ama artık her ülkede inanılmaz sevilen ve saygı duyulan bir takım haline geldi. Kendi taraftarı içinse en kötü gününde bile öyleydi ve bundan sonrada öyle kalacak.
Bu sürecte BVB yönetiminin taraftarla olan bağı:
Halktan kopmadan büyüyen takım: BVB
Artık pasta hazırdı. Pastanın çileği ülkemizdeki anlayıştan farklı oldu. Çok tanınmış bir ünlü pahalı bir isin yerine genç oyuncular ve taraftarla arası iyi olan Mainz 05'den Jürgen Klopp ile anlaşıldı. Sportif direktörlüğe ise Michael Zorc getirilmişti. Klopp kendi yetiştirdiği ve dışarıdan tanıdığı genç oyuncuları takıma aldırdı. BVB akademisinden isimlerde gelmeye başladı. Japonya'dan 350.000 €'ya Kagawa getirilip,takımın merkezine yerleştirildi. Taraftar desteği, iyi yönetim ve doğru hoca ile rüya zamanlar 2010/11 sezonunda başladı. Şampiyonluk kupası yeniden Dortmund'a gelmişti. Dortmund için daha iyisi olamaz diye düşünülürken, daha iyisi de oluyordu. 2011/12 sezonunda ardarda ikinci şampiyonluk, rekor puan ile kazanılıyor, bunun yanında Almanya kupası finalinde Bayern Münih 5-2'lik galibiyetle devrilip,çifte kupa zaferi yaşanıyordu.
Şu son 7-8 yılda BVB, endüstriyel futbol kölesi olmadan, taraftarı sömürmeden doğru hamleler ile nasıl başarının yakalanacağını tüm dünyaya gösterdi. Borussia Dortmund'un eskiden de çok seveni vardı ama artık her ülkede inanılmaz sevilen ve saygı duyulan bir takım haline geldi. Kendi taraftarı içinse en kötü gününde bile öyleydi ve bundan sonrada öyle kalacak.
Bu sürecte BVB yönetiminin taraftarla olan bağı:
Halktan kopmadan büyüyen takım: BVB
(kaynak gösterilmeden kullanılmaz)
Borussia
Dortmund Türkiye
Blog:
http://bvb09tr.blogspot.de
Twitter:
https://twitter.com/BVB_Turkiye
Facebook:
http://www.facebook.com/BVB09Blog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder